manifesto

Bismillahirrahmanirrahim…

Bizi insan olarak yaratan ve bu günümüze eriştiren Rabbimize hamdü senalar olsun…..

Her hayırlı işte olması gerektiği gibi biz dahi Rabbimizi besmele ile anarak bu işimize başlıyoruz.

Allah c.c. içinde bulunduğumuz tüm bu kainatı insanın şerefine yaratmıştır.

İnsan olarak çok önemli olduğumuz, bir gerçektir.

Allah tarafından insana bahşedilen düşünebilme, anlayabilme, konuşabilme, duyabilme vs gibi kabiliyetler, kendisinden istenen kulluğun yanında, insanın diğer insanlarla olan ilişkilerini düzenleyebilmesi ve diğer canlı cansız yaratıkları kendi ihtiyacına uygun şekilde sevk ve idare edebilmesi için verilmiştir.

İnsanların kendi aralarında, yukarıda bahsedilen kabiliyetleri kullanarak, ilişkilerinin düzenlenmesinde iki ana önemli ilişki türü vardır. Bunlar ticari ve idari ilişkilerdir.

Ticari olanlarında; insanlar birbirlerinden bir şeyler alırlar ve verirler. Tüm bu alış verişler işletme ilminin ilgi alanındadır.

İdari olanlarında; kendi aralarında bir hukuk oluşturarak, insanların bir kısmı diğer bir kısmını yönetir. insanların birbirlerini yönettikleri bu idari ilişkilerin, insanların ihtiyaç duydukları mallar ve hizmetler ile ilgili olanları da işletme ilminin ilgi alanındadır.

Umarım işletme ilminin insan kavramı ile olan ilgisini, işletmecilik kriterlerinde insanın önemini vurgulayabilmişimdir.

Tüm işletme faaliyetlerinde insan çok önemlidir. İşletme olarak ister üretici olalım, ister pazarlamacı, isterse perakendeci hiç farketmez, şerefine kainatın yaratıldığı insana gereken değeri vermediğimiz sürece, yaptığımız faaliyetlerde, ulaşılabilecek maksimum verimliliği asla keşfedemeyeceğimizi bilmeliyiz.

Tüm mühim işlerde verimliliğin en üst seviyelere çıkarılabilmesi, o işlerde çalıştırdığımız insanların gönüllü olarak katkılarını, büyük bir hırsla ortaya koymalarını temin etmemiz ile mümkündür.

Günümüz Amerikan kaynaklı işletmecilik anlayışında, insanların sermayedar olanları, çok daha fazla önem arz eder. Tüm dünyanın, sermayedar insanların hırs, arzu, heves, ihtiyaç, ve istekleri doğrultusunda işletilip, yönetilmesi Amerikan kaynaklı işletmecilik anlayışının esasıdır. Sermayedar insanların, işletmelerinde çalıştırdıkları diğer insanlara, üretimde kullandıkları diğer ham madde kaynaklarına verdikleri kadar önem verdikleri bir gerçektir. Diğer insanlar üretimde kullanılan bir kaynaktır. Malumunuz insan kaynakları yönetimi İKY, çalışanların işletmelere karşı sorumluluklarının düzenlendiği yönetim birimleridir. İstenilen kar düzeyi için, uygun olmayan tüm diğer ham madde kaynaklarında olduğu gibi, insan olan çalışanlar, asıllarına uygun olmayacak şekilde idari açıdan istenilen şekle sokulmaya çalışılır. Ve bu onlara, bunun karşılığında ne verildiğini sorgulatmadan yapılmaya çalışılır. Çalışanlar üretimde kullanılan cansız ham maddeler ile aynı kategoridedir.Onların duyguları, gelecek kaygıları, adalet algıları üretimde verimliliğe olumsuz etki etmeyecek kadar tatmin edilmesi gereken, yönetilebilir parametrelerdir. Üstelik üretimde çalışırken sermayedarlar tarafından kendilerine verilen ücretleri de nerelere harcayabilecekleri yine sermayedarların menfaatleri doğrultusunda belirlenir. Neler yenilip içilecek, giyilecek, alınıp tüketilecek ve nelerin ihtiyaç kategorisinde olduğu çalışan kitlesine, sermayedarların üretim hedefleri doğrultusunda empoze edildiği bir toplumdur Batı toplumu.

Fevkalade heyecansız, tekdüze ve çalışanların toplumun kurallarını ihlal etmekten keyif aldığı, hatta uç bir örnek olarak, elektrikler kesildiğinde mağazaların yağmalandığı, kendi içinde başka toplumlar için örnek teşkil etmeyecek yığınla adaletsiz ekonomik kuralların olduğu can sıkıcı bir toplum…

İşletmecilik bakış açımızı Amerikalılardan örnek almak zorunda değiliz. Buna ihtiyacımız yok.Konu ile ilgili olan merhemlerini kendi kellerine sürsünler…

Ocak 2014 yılı itibari ile Türk toplumunun heyecan veren bir medeniyet deneyinimine kalkışabilmesi; kendisine empoze edilen, ve aslında uygulaması pratikte çok sancılı olan eski Batı medeniyetine ait köhnemiş yönetim pradigmalarının külliyen hafızalardan silinerek, yerine, değer yargılarımıza uygun, yeni tesis olunmakta olan medeniyetimizin etrafında diğer toplumlar için de bir cazibe oluşturacak şekilde, odağında şerefine kainatın yaratıldığı insan olan, mucizevi bir yönetim pradigmasının oluşturulmasına bağlıdır.

Eski ve yanlış olduğu bilinen yollarla doğru hedeflere varamayız.

Batı medeniyetinin, yönetiminde etkin olduğu diğer geri kalmış toplumlarda değil, bizzat batı medeniyetinin kendi toplumlarında bile yönetim olarak bir sürü absürtlükleri var.

Sayıları milyonlarla ifade edilen evsizler…

Geleceği ile ilgili hiç bir öngörüsü olmayan, aile kurumunun desteğinden mahrum milyonlarca işsiz…

Doğan çocukların yarısından fazlasının anne babası ayrı yaşıyor. Geleceği problemli çocuklara teslim edilecek toplumlar…

Bireyleri, gelecek güvensizliği, ekonomik yetersizlik veya kendisine sunulan popüler kültürü doya doya yaşayabilmesi için bekar olması gerektiğinden, çöken evlilik kurumu ve çocuk bakmayı ayak bağı saydıkları için hızla yaşlanan batılı modern toplumlar….

Oluşturulmaya çalışılan tüketim toplumunun sürdürülebilmesi için aşırı derecede borçlanan hatta iflas eden devlet mekanizmaları…

Biraz daha zengin olan batılı toplumun, biraz daha az zengin olan batılı toplumu bile acımasızca sömürmesi…

Borsada parası batan milyonlarca insan…

Hepsi iyi eğitimli, hümanist ve rol model olarak topluma lanse edilen yöneticileri olan ve batakları devlete borç yükü kalan batmış çok büyük finans kuruluşları…

Aşırı yaşlı bireylerden oluşan batılı toplumlarda çöken sağlık hizmetleri ve emeklilik sistemleri…

Hangi birini sayalım ki…

Bunlar Batılıların kendi toplumlarında oluşturdukları kaoslar. Birde dışarıdan, kuklaları vasıtası ile yönetimlerini ellerinde tuttukları geri kalmış toplumlarda sebep oldukları savaşlarla dökülen kan ve göz yaşlarını saymıyoruz…

Yok, artık biz almayalım…

İnsana insan gibi davranmayı tüm tarihi boyunca ihmal eden ey Batılılar, bütün bu yanlış yönetim deneyimleriniz, sizde kalsın. Bunlar artık bize lazım değil.

En karmaşık problemlerin bile sonucu, eğer doğru çözdüysek basit tam sayılardır. 1’dir 2’dir . Sonucu uzun uzun izah etmek zorunda kalıyorsak o problem yeterince çözülememiş demektir.

İçinde bulunduğumuz bu yönetim pradigmaları probleminin çözümü de basit olmalıdır.

Yönetim problemlerimizin çözümünün odağına, yönetim kavramının kaynağı olan insanı koyacağız.

Hangi insanı?…

Tabiki iyi insanı…

Şikayetçi olduğumuz tüm yönetim uygulamaları, tasarlanmasında veya uygulamasında, diğer insanları sevmeyen, merhametsiz kötü insanların eseridir. Bu kötü insanlar hep sermayedarlar arasından çıkmıyor tabiki. Çalışanlar arasında da kötü insanlar var.

Bazen bir firmanın içinde bulunduğu bir yönetim krizi, sermayedarın yanlış kararlarından mı kaynaklanmaktadır, yoksa sermayedar doğru karar vermiş de çalışanları verilen kararları yanlış uygulayarak onu sabote mi etmiş, veyahutta hem sermayedar yanlış karar vermiş ve çalışanları uygulamayı sabote ederek durumu daha da zorlaştırmış, bunu anlamak sürecin içindeki kötü insanlar yüzünden çoğu kez mümkün olmayabiliyor.

Yeniden oluşturulması gereken medeniyet tasavvurumuzun toplumumuza sunacağı en büyük mutluluk; bütün yönetim süreçlerinde ideal hedefin, sürecin içindeki kötü ve liyakatsiz insanların yönetim süreçlerindeki karar verici ve uygulayıcı pozisyonlarının engellenebiliyor olmasında yatmaktadır. Kendi içinde çok iyi organize olabilen, az sayıdaki kötü insanı, kendi içlerinde kötülere karşı organize olmayı bugüne kadar pek becerememiş iyi insanların yararına, yönetim süreçlerinden ayıklayabilmeliyiz.

Korkmayın bu çok zor değil.

Sadece yapılan işlerin iz düşümüne bakarak çok rahatlıkla bu konuda sağlıklı kararlar verilebilir. Kötü insanların yaptıkları etkin işbirlikleri sonucunda oluşturdukları yönetim süreçleri kuralları, sadece onların işine gelen uygulamalara izin veriyor. Kötü insanların, mağdur iyi insanların hukukunu koruması gereken süreçlerle yaptıkları işbirliği neticesinde, iyi insanların tüm hakları gasb edilebiliyor. Tüm iyi insanların girişimciliğini, azmini, şevkini, keşfediciliğini, merakını, tüm toplumun iyiliğinin aleyhine acımasızca, hoyratça kırabilen bu kötülük zincirini kırmamızın zamanı gelmiştir…

Toplum olarak her konuda varılabilecek en üst düzey verim; merakı, heyecanı, keşfediciliği, ısrarcılığı, hırsı ve girişimciliği serbestçe çalışmalarında kullanabilen iyi insanların elde edeceği sonuçlara endekslidir. Kötü insanların toplumumuza bu çok gerekli mekanizmalarda dişlilerdeki taşlar olmasına izin vermeyelim. Çünkü onlar kendi şahsi emellerini toplumun faydasının üzerinde tutarak, toplum için hayırlı olan iyi gelişmelere set çekmek isterler.

Cumhuriyet tarihimiz bunun örnekleri ile doludur…

Toplum olarak nerede bir problemimiz varsa, o problemin kaynağında hep bu kötü insanlar var.

Bir çoğumuzun toplumsal yaşantımızda kötü insanların tehdit, şantaj ve kaba kuvvetine maruz kalarak, kötülerle karşı karşıya kaldığımız o konularda; geri çekilme, sinme, korkma, etliye sütlüye karışmama, burnunu herşeye sokmama, sorgulamama tavırlarını çoğu kez mecburen sergilediğimiz bir gerçektir. Hakkın peşinden gitmenin insanın başını derde soktuğu yönetim süreçlerinde, sürece dahil topluluk, asla, her konuda mümkün olanın en iyisine ulaşıldığını iddia edemez. Çünkü böyle toplumlarda yönetim süreçleri toplumun aleyhine olarak, kötü insanların lehine işlemektedir.

Hiç mi trafikte kaba şiddete maruz kalmadınız.

Hiç mi bir kuyrukta sıra beklerken itilip kakılmadınız.

Hiç mi hiyerarşik emir komuta zinciri altında ezilmediniz.

Hiç mi metroda otobüsde, tahammül edilemez taşkınlıklar yapan kötü insanları öfke ile yutkunarak seyretmediniz.

Hiç mi örfünüze, törenize, dininize hakaretler eden öğretmenine karşı çocuğunuza, onun sınıfta kalma tehlikesi yüzünden, öğretmeninin yanlış öğretilerine karşı çocuğunuza sinik davranmayı telkin etmediniz…

Hiç mi, bir sonucun çıkmayacağını bilerek, soyulan evinize gelen polislerin yapmaya çalıştıkları tespitleri üzüntü ile izlemediniz

Okulda ciğeri beş para etmez kötü sınıf arkadaşlarınızın kaba tavırları yüzünden geliştirilmek zorunda kalınan sinik davranışlar…

Çalıştığınız yerde, kariyer planlamalarınızda, hakkınız olan pozisyonlar, kötü insanlar olan iş arkadaşlarınızın kendi aralarında kurdukları kumpaslarla elinizden alınması…

Yatırım yaptığınız işinizin, tedarikçiniz olan üretici firmanın kötü yürekli idarecileri tarafından, hiç bir gerekçe gösterilmeden elinizden alınarak ticari olarak batışınız…

Gireceğiniz sınavda, bazı öğrencilerin kötü yürekli yöneticilerle yaptıkları işbirliği ile soruları önceden alıp, çalışsanız dahi sizden çok başarılı olarak, hedeflediğiniz pozisyonlara gelip, sonra da kendilerini o pozisyonlara getirenlerle kötülük yapmada işbirliğine gitmesi…

Bu örnekleri yüzlercesi ile çeşitlendirebiliriz.

Sayıları az ama etkinler…

İyi insanların herkesi kendileri gibi sanmaları ve bu yüzden kötü olduklarını henüz keşfetmedikleri bu insanlardan kaygı duyarak onlara karşı önlen alamamalarından çok istifade ediyorlar.

Kötü insanlardan kaygı duymalıyız. Ve onları tüm yönetim süreçlerinden ekarte edebilmeliyiz. Bunu yaparken bunun uzun süreçli bir davranış ve bakış açısı gerektirdiğini yani bir an bile bu konunun sıcak gündemimizden çıkmaması gerektiğini bilmeliyiz.

Kötü insanların hepsinin asi, başı bozuk, düzenli hayatlarının olmadığını, dolayısı ile toplumsal hayatta kolayca farkedilebileceklerini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Toplumun her kesiminden olabiliyorlar. Ne etnik kökenleri, ne sahip oldukları ideolejileri, ne kendilerini bağlı hissettikleri ahlak öğretileri ve ne de mensup oldukları dinleri, onların, yapmayı planladıkları kötülüklerine mani olabiliyor. Kendilerince herşeyi kendilerine mübahlaştırabiliyorlar.

İyi insan olmak için bir sürü şeyin yapılması gerekmektedir. Kötü insan olmak içinde bilakis hiç bir şey yapmamak bile yeterlidir, ilave gayrete gerek yok. İyi mahsul için dikmek, bakmak, sulamak, hasat vs gibi bir sürü şeyin dikkatle yapılması lazımdır. Tüm bunları yapsanız bile bazen elinizde olmayan şartlar yüzünden mahsul de alamayabilirsiniz. Hava şartlarının olumsuzluğu yüzünden alamadığınız hasat, o ana kadar yaptıklarınızın yanlış olduğunu göstermez. Kötü mahsul için ise hiç bir şey yapmazsınız ve mahsul almazsınız. Bu kadar basit. Veya mahsul alabilmek için yapılması gerekli tüm iyi işleri yaparsınız da, sulama gibi çok kritik, sadece bir çalışmayı yapmazsınız bile yine mahsül almazsınız. Yapmak zor yıkmak kolaydır. Üstelik birde kötü hava şartları yüzünden, iyi mahsül için tüm gerekenleri eksiksiz yapıp ve mahsul alamayan iyi insanlarla dalga bile geçebilirsiniz. Kötü olmak kolaydır…

İyi insanların kötü insanlardan yeterince kaygılanmalarını temin etmek için, kötü insanların iyi insanları ekarte etmekte kullandıkları ve şaşmaz bir şekilde her zaman işe yarayan, ve toplumumuzu ifsad eden yöntemlerini bir kaç pratik örnekle anlatalım.

Anlatalım ki; bu blog sayfasında inşaallah gelecek günlerde anlatılması planlanan, toptancılık ( bayi, distribitör ) sektöründe, maruz kalınan tüm yönetim süreci olumsuzluklarının kökeninde, süreçte etkin kötü insanların olduğu iyice ortaya çıksın.

Yönetim sürecinde etkin konumda olan iyi insanların, sürecin kendisinin yanlışlıklarını çok kısa sürede görüp, hakkaniyet adına süreçteki o teknik tasarım olumsuzluğunu gidermek için canla başla çalışacak ve kısa sürede bunu başaracaktır. Bu sürecin kendisinden kaynaklanan teknik tasarım olumsuzluğunun telafisi için yürütülmesi gereken çalışmalara etkin olarak kötü insanların katılması, işleri içinden çıkılmaz durumlara sürüklediğini görmekle geçiyor ömrüm…

Umarım bu örneğim yanlış anlaşılmaz…

Yarı yarıya kız erkek karışık bir lise düşünün. Herkesin derdi derslerde başarılı olmak olan bir lise. Çünkü üniversiteye gitmek için çok çalışmak lazım. Tüm öğrencilerin dikkat odağında dersler var. Fakat günün birinde bu liseye bazı kız öğrenciler kayıt oluyor. Okulda giyilmesi mahzurlu olacak derecede kısa etekli, makyajlı, dikkat odağında dersler yerine okulun yakışıklı ve zengin ailelere mensup erkek öğrencileri ile flört yapmak var bu yeni kayıt yaptıran kız öğrencilerin. Bundan sonra olabilecekler gözünüzde hemen canlandı değil mi?

Kızların ilgisinin cazibesine kapılan bir takım erkek öğrenciler ve onlarla rekabete girişen diğer bir takım erkek öğrenciler için artık düzenli ders çalışmak hayaldir.

Yakışıklı ve zengin ailelere mensup erkek öğrenciler ile flört edip sonrasında evlenebilme ihtimali ile geleceğini garantiye alma girişimlerine tabiki diğer bazı kız öğrenciler de tepki vereceklerdir. Durup dururken ve o ders çalışan kız öğrencilerin hiç akıllarında yokken, rekabet yüzünden artık o çalışkan kızların bir kısmı da kısa etek giyip, diğer erkek öğrencilerle flört etmeye başlayacaklardır. Birbiri ile çıkma yüzünden kavgalar mı dersin, çok genç yaşta cinsellik deneyimi yaşamak zorunda kalıp bunalıma girme mi dersin,hamile kalıp çocuk yaşta doğum mu kürtaj mı ikileminde kalmak mı dersin, bırak üniversiteye girmeyi liseyi bitirememe mi dersin, adli vakaya dönüşen kavgalarda hapse düşme mi dersin, okul yöneticisi olarak ayıkla pirincin taşını.Halbuki en başta o az sayıdaki, dikkat odağında ders çalışmak yerine erkek öğrencilerle flört olan kız öğrencileri derhal okuldan uzaklaştırabilecek bir irade kullanabilme hakkına sahip olabilseydi o okulun iyi yürekli yöneticileri, sonuçta ortaya çıkan bu vahim sonuç ile karşılaşmayabilirdik.

Gördünüz değil mi? Az sayıda kötü yürekli insanın, dikkat odağında ders çalışmaktan başka bir şeyin olmadığı, çok sayıdaki iyi insana yaptığı kötülüğü. Bir çok iyi insanın geleceğinin mahvolmasına, ailelerinin perişan olmasına ve çocukları ile ilgili tüm hayallerinin yıkılmasına sebep oldular.

Bu vakada olduğu gibi diğer tüm sektörlerde de konu ile ilgili, iyi insanlar lehine, kötü insanların sistemden ayıklanabildiği pratik çözüm önerilerimiz olabilmelidir. Bunu yapabildiğimiz kadar geleceğimizi teminat altına alabiliriz. Ve yakın gelecekte kurulacağına dair bir sürü emareler olan muhteşem medeniyetimizin bir an evvel tesisi için bu konuya çok önem vermeliyiz.

Örnek vakamızın bu bakış açısı ile çözüm önerisi de şöyle olabilir;

O bölgenin tüm okullarındaki, dikkat odağında ders çalışma yerine, karşı cinsle flört olan tüm az sayıdaki bu öğrenciler, iyi yürekli okul yöneticilerinin iradesi ile tek bir okulda toplanabilmelidir.
Yani iyilerin içinden kötüler cebren ayıklanabilmelidir. Böylece diğer okullardaki çok sayıdaki iyi öğrenciler derslerine ve o okulların yöneticileri ise öğrencilerinin başarılarının artmasına yönelik idari işlere odaklanabilirler.

Ayıklanan kötü öğrencilerin toplandığı o tek okulda ise öğrencilerin bu çok özel olumsuz durumları ile ilgili gerekli tüm dikkat ve eğitimle donanmış, sıra dışı ahlaklı, mutlu aileleri olan öğretmenler vasıtası ile bu bahtsız öğrenciler rehabilite edilmeye çalışılmalıdır. En azından bir kısmının durumunda ciddi iyileştirmeler sağlanabilir. Geriye kalan umutsuz vakalar ise usulünce okuldan mezun edilmelidir. Bu rehabilite programının gerekliliği şundandır; bu kötü öğrenciler yarın anne baba olup çocuk yetiştirecekler, bir yerlerde hasbelkader belki bir sürü iyi insana yöneticilik yapacaklar veya bir sürü iyi insanın içinde çalışacaklar.Bu programı hiç bıkmadan en az 50 sene uygulayabilirsek toplumumuzun içinde kötülerin sayısını çok azaltıp, iyi insanlara verdikleri zararları belli bir sınırın altında tutabiliriz. Tamamen yok edemeyeceğimizi de bilmeliyiz. Devamlı bir dikkatle, ancak kontrol altında tutabiliriz.

Bu örneği hemen hemen herkesin lise mezunu olduğundan yola çıkarak verdim. Bu uç örneklendirme vakasını, yazıyı okuyan herkes kendi çalıştığı sektöre uygulayabilir.

Mesela;

Vergi vermeyen, sigorta ödemeyen, aldığı emtiaların parasını ödemeyen, kötü yürekli üreticilerin belirlediği ürün fiyatları ile kim rekabet edebilir.

Yeterince çalışmadan ücretini kolaylıkla alabilen işçilerin çalıştığı fabrikalarda, aldığı ücretin hakkını vermeye çalışan çalışkan işçiler hangi ruh hali ile çalışır. Birde o kötü işçiler kötü yöneticilerle işbirliği yapıp iyi yürekli işçilere çeşitli kumpaslar kuruyorlarsa…Kötülerin, uzun solukta farkedilmemeleri için iyileri tasfiye etmeleri gerekir…

Bu örneklerin yüzlercesi toplumumuzda şu an yaşanıyor…

Bu blogta bundan sonra okuyacağınız hemen hemen her konudaki olumsuzlukların kaynağının kötü insan, çözüm önerisinin de iyi insanların gayreti olduğunu ibretle göreceksiniz.

saygılar
Rıza Cenat
2014 ocak
Yalova

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hızlı tüketim ürünlerinin ticaretine dair bazı fikirler …